31 Mart 2011

Uykusuzluk

Kendilerinden kurtulduğum için hakkında yorum yapmayı, yazmayı rahatça yapabileceğim.

Hayatımda hiçbir zihinsel olay beni bu kadar yormamıştı. Kendimden geçiyordum, ağlıyordum uykusuzluktan resmen. Mutsuz, daha karamsar, daha hırçın, daha durgun, daha yalnız ve daha dışa dönük yapıyordu beni. Zıtlıkların bir arada bulunduğu lanet bir deneyimdi. Kurtulduğuma en çok sevindiğim şeydi sanırım ömrüm boyunca...

Kaç ay bunu yaşadım tam olarak bilmiyorum. Hayatının bir döneminde yaşayan varsa bu illeti; zaman kavramını ne denli yok ettiğini bilir. Sadece zamanı değil akıl yetkinliğini de götürüyor beraberinde. Hayatın uyanık geçen anlarını sanki yabancı bir klozette kaka yaparmışçasına rahatsız ve yadırganmış hissettiriyor. Lanet okumak fayda etmiyor... Uykusuzluk başıma gelen en kötü şeydi büyük ihtimalle.

Bir kere ilaç alarak uyudum. Onun dışında hiçbir seferinde ilacı düşünmedim, kabul etmedim. Zaten genç yaşımda yeterince ilaç almış, tüm vücut kimyamı mahvetmiştim.

Ama kurtuldum.
Ama acılı bir süreçti.
Ama kurtuldum.
Ama çok şey götürdü benden.
Ama...

Şimdi geriye dönüp bakınca, kapkaranlık geçen o uykusuz günlerimi hatırladıkça şaşırıyorum: Nasıl delirmeden dayanabilmiştim? Nasıl günlerce pus perdesinin ardında hayatımı idame ettirebilmiştim? Bana bir ömür yetecek kadar uykusuz kalmıştım ve şimdi üstüme bastıran uykuyu minnetle kucaklıyorum. Öyle ki başka hiçbir şeyi umursamıyorum şu anda. Son noktayı koyup yazımı yolladıktan sonra derin bir uyku beni bekliyor. Ona adeta uçacağım.

Bugün uyuyabileceğim bir başka gece. Bir başka müthiş gece.

Hiç yorum yok: