04 Temmuz 2009

Şöyle ki

Merhabalar,

"Kim var orada?"

Bu soruyu soran her adam ölüyor tırt Hollywood korku filmlerindeki. Bi' de durmaksızın devrik cümleler kuranları zebaniler gelip götürüyormuş, öyle duyum aldım. Ah, korku filmlerine döneyim. -Kokru yazıp düzeltmem gerekti de- Ben var ya, bu filmlerden nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorum sanırım. (Ah, aslına bakarsan Hugh Grant'in oynamadığı romantik komedileri izlemeyi reddediyorum bir de, romantik komedilerden de nefret ettiğimi söyleyebiliriz sanırım.) Ne diyordum? Korku filmleri. Evet. İnsanın hayat enerjsini emen bazı şeyler var böyle, lanetler bilmemneler filan hiç açmıyor beni. Batıl inançları olan biri değilim, zaten her gün korku filmlerinin çevrildiği bir ülkede yaşıyoruz ya.

Ya bu arada Amanda Abizaid'in (çok da cins bir isim, korkutuyor beni bilhassa soyad) "A place in time"ını dinliyorum. Sürekli aynı şeyi söylüyor çok fena baydım. Ah, sonunda değişti. Bir Nick Cave - Warren Ellis şaheseri çalıyor şu anda. "Moving on".

Niyetim her kelimesiyle, cümlesiyle, paragrafıyla bir bütünlük içinde olan bir yazı yazmaktı, konunun nereye gideceğini asla kestiremesem de, belli bir şeyden bahsedebileceğime inanıyordum, zihnimin o kadar düzenli olduğuna inanıyordum (şu anda). Fakat değilmiş anlaşılan. Gerçi fonda farklı modlarda yığınla şarkı çalması da sebep olabilir saçma sapan şeyler yazmamda. Bilemedim.

Facebook'umu kapattım. Facebook, datebook olmuştu, tacizbook olmuştu benim için. (bu noktada yazarın fıstık gibi bir genç kız olduğunu anlıyoruz) Hayır, üzgünüm, facebook'tan fake hesaplarla atılan güya felsefik mesajlar beni etkilemiyor. Belki gay bir arkadaşınızı etkileyebilirsiniz o mesajla, beyefendi. Ben onlara "alllllerjikim". Gel, bir çay içelim, beraber Bebek'te yürüyelim, derdini anlat. Kimseyi ısırmadım şimdiye kadar. Bir de yüz vermediğim zaman takındığın "küçük dağları ben yaratmıştım zaten, senin de aslında aman aman bir güzelliğin yok" tavrına ne demeli? (beş dakika önce "çok güzelsin" diyordun, hatırlatırım!) Korkma, şimdiye kadar kimseyi "beni beğendiği için" (dikkatini çekiyorum, "benden hoşlandığı için" ya da "bana aşık olduğu için" demiyorum) rencide etmedim, hiçbir erkeği "bak işte şu çocuk" diye -zaten az sayıda olan- kız arkadaşlarıma ifşa etmedim.

Neyse, sevgilerimi sunuyorum. Yazı bir şeye benzemiyor, zaten blog yazmanın esas amacı da saçmalamak değil mi? Bana öyle geliyor da. Özgürce atıp tutabileceğim bir mecra olması çok güzel.

Hiç yorum yok: