16 Şubat 2011

Turist

Üstelik öğrenci, üstelik kadın... Hem de İstanbul'da, bir hata yapmış gelmiş buraya dört aylığına. Nerelisin dedim, Kıbrıs'ta yaşıyorum, Yunanistan'da doğdum dedi.

Bugün okulda bilgisayar laboratuvarındaydım. Bomboştu ve ben de sia -breathe me dinliyordum.


İçeri bir kız girdi. Taş çatlasa yirmi yaşında. Gülümsedi bana, ben başımı salladım kibraca. Müziği kapadım. Yaklaşık yirmi dakika sonra yaklaştı bana, İngilizce bilip bilmediğimi sordu. Sanırım biliyorum, dedim. Akıcı bir İngilizceyle derdini anlattı bana: Bir adres varmış, google maps'te bulamamış. Ben biliyor muymuşum acaba orayı...

Yeniyim İstanbul'da; ama bir şansımı deneyeyim dedim ona. İç çekti. Daha sonradan öğrenecektim geç kaldığını, acelesi olduğunu. Yirmi dakika boyunca çekinmiş bana sormaya (çok sessizmişim). Bilmiyordum; ama biraz araştırmayla buldum.

Ona otobüslere kadar eşlik etmeyi teklif ettim; zira bilmiyordu otobüsleri. Dolmuşa bin dedim, o nedir dedi. Nasıl anlatayım bilmeyen birine dolmuşu? Neyse dedim, gel gidelim. Bu arada Türkçe biliyor musun diye sordum, sadece "teşekkürler" demeyi biliyormuş. Kibarlığa bak. Biz yurt dışına gitsek ilk olarak küfürleri öğreniriz.

Otobüs gelmek bilmedi (30 M). Bir de üstüne bu acıktı. Abi ne iştahlı kız yalnız ya. Ayaküstü iki dakikada balık ekmeği götürdü. Bir de tatlı tatlı sırıtıyor.

Neyse, az önce kapı çaldı. Eve biri geldi. (İsim yok, no comment.) Kızı sağ salim ulaştırdım gideceği yere. Ama maceralıydı. Onu da daha sonra yazarım. Kafam dağıldı.

Hiç yorum yok: