Fakat sabah... Bu sabahlar, beni uyumaktan alıkoyarlar. Aynı şekilde uyanmaya da korkutuyorlar. Bir bilinmeze uyanmak üzere olan her canlı gibi bende de tedirginlik ve bilhassa tereddüt en üst noktada oluyor. İster anne seslenişi, ister sevgilinin tatlı serzenişleri, isterse de telefonun lanet sesi olsun kişiyi uyandıran, bu kötü hissi yok edemiyor. Uyanmak ve kaybolmuş olmak. Fiziki bir mekanda değil, kişinin benliğinde. Hani şu kendisiyle yüzleşen insanların en sonunda benliklerini buldukları o sınır çizgisinde. Eh zaten buna istinaden geriye pek bir şey kalmıyor uyumak istememek dışında. Uyuma ki, uyanmak zorunda kalma.
Yaşama ki, ölmek zorunda kalma.
Bana kimse sormadı bu dünyaya gelip yaşamak isteyip istemediğimi...
2 yorum:
Adımızı koyarken de sormamışlardı. Fakat bizler yeni isimler yarattık.
Neyse, her neyse, emi..
O zaman öyle bir yaşa ki neyse, ölmek zorunda kalma..
Ayrıca uyanmak iyidir, çoğu düşüşten kurtarır bizi :)
"Uyuma" uyu..
Kesinlikle hebedeye katılıyorum. Buraya gelişin sorulmadı belki, ama burada ne yapacağın soruldu. Onu elinde tutmaya çalış, teslim olma..
Yorum Gönder