14 Mart 2009

Masumiyet

Kirlenmemiş her şeydir aslında; ama biz bunu kirlenince anlarız.

-bundan sonrası çocukluğuma yazılmıştır-
Hatırlar mısın o günleri? Hoş zaten o günlerdesin; ama ben şimdi sana bir büyüğünmüş gibi yazacağım. Kendin gibi değil de bir dost gibi. Ne kadar basit değil mi hayat? Her sabah uyanıyorsun, anneni uyandırıp sana kahvaltı hazırlatıyorsun. Hep merak etmişimdir niye çok erken uyanıyorsun? Bu özelliğini orta okula kadar sürdüreceksin biliyor musun? Ondan sonra hayat yormaya başlayacak seni, acılarla tanışacaksın. İşte o zaman uyku en müthiş yardımcın olacak, sığınacaksın ona.

Çevrendekiler sana "Ağlama sakın! Eerkek çocuklar ağlamaz!" diyorlar ya; işte onları takma sakın. Daha sonra çıkacak çünkü ağlamamanın acısı. İsterimki ağla, hıçkıra hıçkıra ağla. Hem kimse yargılayamaz seni bunun için; sen emsallerine göre olgun bir çocuksun. Bazen merak ederim gelecekte her şeyin çok farklı olması için neler yapmalıydın diye? Ama bulamam cevap. Sen farklı bir çocuksun, farklı görüyorsun. Bu sebeptendir ki yok hayatında belli kırılma noktaları. Sanki bugüne gelmek için hep kısa adımlar attın, hep yumuşak dönüşler yaptın. Bir kaç tanesi kesikin ve sertti; ama onları da unutacaksın merak etme. Şimdi okuduğun Jules Verne kitaplarındaki çocuklara özendin sen. Büyük olmak istedin, hayatı karşılamak istedin. Tüm bunları yaparken de masumiyetini kaybettin. Yo gözlerin korkuyla açılmasın, kimseye zarar vermedin. Bilerek yapmadın en azından. Ama sen büyüdüğünde aslında o zamanlar ne kadar büyük olduğunu anladın. Üzülme boşuna, sana bir sır vereyim mi? Unutacaksın.

Hani küçükken bir gün Burcu sana bir çiçek uzatmıştı, şimdi değil bir kaç sene önce. Sen ya beş ya altı yaşındayken. Hatırladın değil mi? İşte keşke o çiçeği alsaydın. Kız küçüktü ve seviyordu seni. Küçük bir kızın sevgisinin ne demek olduğunu bilemediğin için kımıyorum sana ama. Bundan on iki on üç yıl sonra da aynı olacaksın. Sen hep bir şekilde üzgün olacaksın küçük dostum. Ama merak etme, Burcu'yla bir daha hayatın boyunca yalnızca bir kez görüşeceksin. O zaman yeterince üzüleceksin zaten; hayatta gördüğün en güzel kızlardan biri olmuş oalcak ve o çiçeği hatırlayacak. Yo parlamasın gözlerin hevesle, unutulmamak o kadar da güzel bir şey değil.

Bak şimdi neredesin? Tanımadığın, seni tanıdığını söyleyen biriyle yanyanasın. Ve çok acıdır ki o 'biri' seni hiç affetmiyor. İçindeki yaşama aşkını bir gün kaybettiğin için hiç affetmiyor. Affedemiyor. Çünkü sen neşeli ve küçüktün, sen mutlu ve mahallenin sevgilisiydin. Beş altı yaşındayken yoldan geçen arabaları durdurup: "Annem öldü. Para verir misiniz çikolata alayım?" dediğinde insanların gülümsediğini anlatacaklar sana yıllar sonra. Eve gittiğinde elindeki çikolataları gören annene de bakıp çocukça bir masumiyetle gülümseyeceksin. Ama sonra...

Sonrası çok karışık biliyor musun... O kadar karışık ki çok uzak gelecek sana. Şimdi okula giderken at almayı, okula beyaz atının üstünde gitmeyi hayal ediyorsun ya; o hayaller üniversiteye gittiğinde araba olarak değişmeyecek. Evet şaşırdın, değişmeyecek. Çünkü sen hep o eski halini yaşatmak için o atı düşleyeceksin. Artık sadece bir sembol olan o atı. Merak etme siyasete bulaşmadın hiç; kendine yardım edecek halin yokken insanları refaha erdirmeyi nasıl umabilrdin ki? Ama bazen küfrettin. Hem de çok küfrettin. Bak ne diyeceğim sana, çocukluktan beri değişmeyen tek özelliğin o oldu. Hâlâ çok güzel küfrediyorsun. Bu konuda dağarcığın çok geniş. Mahallede hop hop zıplayan o tatlı çocuğa nasıl abilerin küfür öğretiyorsa şimdi de sen onlara öğretiyorsun. Bak bu konuda için rahat olsun; küfrün ne kadar gerekli bir şey olduğunu asla inkar etmeyeceksin. Ne küçük umutlara bel bağlamışsın değil mi...

Şimdi sen büyüyeceksin ve dünya kirlenecek. Sen gülümseyişini kaybedip hüzne vuracaksın kendini. Yalnızlıktan aldığın zevkin her geçen gün artmasını sadece garip bir soğukluğa gark edeceksin. Kimsenin okumayacağı yazılar yazacaksın. O yüzden şimdi seninle konuşuyorum, o yüzden son bir umutla sana soruyorum: "masumiyetini koruyabilir misin?"

Seni büyüyünce acı bir psikolojiye ve hüzne boğacağım için üzgünüm...

2 yorum:

her neyse dedi ki...

ve eğer küçük bir kız çocuğuysan, türk filmivari senaryolarla oynadığın barbie oyunlarını aslında yeniden oynamak istediğini fark edecek, fakat artık çok geç olduğunu söyleyerek sürekli eskide kalan bir şeyleri özleyeceksin...

çok güzel olmuş, çok.

neyse dedi ki...

kız çocuğuyla geçmişte tanışmayı ve onula oyunlar oynamayı da istersin. belki ikisi birarada sağlam ulaşabilirlerdi gençlikleirne... teşakkür ederim.